Antik ve doğal mimari adına en güzel örneklerin günümüze kadar ulaşmış eserlerini barındıran Efes, her yıl dünyanın pek çok ülkesinden misafirlerini karşılıyor.
İlk kuruluşu 8 bin yıl öncesine kadar uzanan Efes Antik Kenti, pek çok kere yeniden kurulmuş ve her seferinde büyük bir gelişme kaydetmiştir. Muhteşem yapıları, görkemli sütun ve kolonları, dönemin çok ilerisinde bir görüşle inşa edilmiş tapınak, kütüphane ve caddeleri, bugün tarihin en derin izlerini taşıyor.
Efes’in en önemli yapılarından biri olan Artemis Tapınağı, dünyanın yedi harikasından biri olarak antik çağlardan bu yana önemini koruyor. Bu müthiş tapınağın en önemli özelliği, Helen dönemine ait olması ve tamamen mermerden yapılan ilk ve en büyük yapı olmasıdır. Günümüze kadar yalnızca birkaç bloğu kalan tapınak, eski görkemini hala yansıtmaya devam ediyor.
Celsus Kütüphanesi, Roma dönemine ait bir yapı olup, hem kütüphane hem de bir anıt mezar niteliğindedir. Kitapların korunması açısından dönemin çok ilerisinde bir teknikle inşa edilen bu müthiş kütüphane, Gaius Celsus Polemaenos adına, oğlu tarafından yaptırılmıştır ve Celsus’un lahdi de burada bulunur.
Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan İsa Bey Camii ise özellikle Efes ve Artemis tapınaklarından getirilen taş sütunlar kullanılarak yapılmıştır. Hem avlulu Türk camilerinin hem de Anadolu sütunlu camilerin bilinen en eski örneğini görmeden Efes’ten ayrılmayın.
St. John adına yaptırılan ve mezarının burada olduğu düşünülen St. John Bazilikası, altı kubbeli olup, Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından M.S. 6. yüzyılda yapılmıştır. Dönemin en büyük yapısı olan bu bazilika, Ayasuluk bölgesinde yer alır ve Hristiyanlar tarafından önemli kabul edilir.
Magnesia Kapısı, Doğu Gymnasiomu, Odeon, Devlet Agorası, Prytaneion, Memmius Anıtı, Aşk Evi, Yamaç Evler, Tiyatro, Ayasuluk Kalesi ve daha pek çok mimari yapı, günümüzde Efes’te yaşamaya devam ediyor.
Özellikle Hristiyan inanışı için büyük öneme sahip olan Meryem Ana Evi, Hz. İsa’nın ölümünden sonra Aziz Yuhanna’nın Meryem Ana ile birlikte gittiği Bülbüdağı’nda yer alıyor. Meryem Ana’nın bir süre burada yaşadığına ve öldüğüne inanılan evi, görkemli ormanlar ve tertemiz bir doğa içinde yer alıyor.
Rivayete göre, Hristiyanlığın kabulünden önce, putperestlerden kaçan yedi gencin saklandığı ve iki yüzyıl uyuduğu belirtilen ören yeri Yedi Uyuyanlar, daha sonra bu gençler için anıt mezar olarak yapılmıştır. Bu mucizevî yapının dört katı hala görülebilir niteliktedir.
Siz de antik çağların bu masalsı yapılarında kendinizi yeniden keşfetmek için daha fazla beklemeyin!
Hiç yorum yok: